-
1 ağzını tıkamak
заткну́ть рот кому -
2 ağzını tıkamak
v. gag, quench -
3 ağzını tıkamak
to gag -
4 tıkamak
-
5 tıkamak
затыка́ть конопа́тить* * *-i, -e,1) затыка́ть; забива́ть чемşişenin ağzını mantarla tıkamak — заткну́ть буты́лку про́бкой
kulaklarına pamuk tıkamak — затыка́ть у́ши ва́той
2) закрыва́ть, загора́живать -
6 tıkamak
-
7 knebeln
ağzını tıkamak -
8 φιμώνω
ağzını tıkamak, bağlamak -
9 ağız
рот (м)* * *I выпад. -ğzı1) рот, пасть2) го́рло, го́рлышко; выходно́е отве́рстиеağzı dar şişe — буты́лка с у́зким го́рлышком
cebin ağzı — про́резь карма́на
yanardağın ağzı — кра́тер вулка́на
3) вход (в бухту, залив и т. п.)körfezin ağzı — вход в зали́в
4) нача́ло ( дороги)yolun ağzında — в нача́ле доро́ги
5) края́ (сосуда и т. п.)bardağın ağzı — края́ стака́на
testinin ağzı — края́ кувши́на
6) у́стьеçay ağzı — у́стье реки́
7) разви́лка, перекрёстокdört yol ağzı — перекрёсток доро́г
iki yol ağzı — разви́лка
8) ле́звие9) диале́кт, го́ворRumeli ağzı — румели́йский диале́кт
10) тон, мане́ра ( разговора)ağzı değişti — он заговори́л по-друго́му
bana karşı bu ağzı kullanma — ты со мной таки́м то́ном не разгова́ривай
11) муз. мело́дии, напе́вы (какой-л. местности)12) разг. разsobayı günde iki ağız yakıyoruz — мы то́пим печь два ра́за в день
••ağzı torba değil ki büzesin — погов. на чужо́й рото́к не наки́нешь плато́к
ağız yüreğin artığını / taşkınını söyler — посл. у кого́ что боли́т, тот о том и говори́т
- ağzında- ağzı açık ayran delisi
- ağzı açık kalmak
- ağzını açıp gözünü yummak
- ağız açmak
- ağzını açmak
- ağız açmamak
- ağzını açmamak
- ağız açtırmamak
- ağız ağza vermek
- ağızdan ağza
- ağızdan ağza geçmek
- ağza alınmaz
- ağza almamak
- ağzına aptesle almak
- ağzını aramak
- ağzına atmak
- ağzından baklayı çıkarmak
- ağzında bakla ıslanmamak
- ağzına bakmak
- ağzının içine bakmak
- ağzına baktırmak
- ağzından bal akmak
- ağzını bıçak açmamak
- ağzına bir kemik bırakmak
- ağzına bir parmak bal çalmak
- ağzında gevelemek
- ağız bozukluğu
- ağız burun birbirine karışmak
- ağzı burnu yerinde
- ağzından çıkanı kulağı duymamak
- ağzından çıkanı kulağı işitmemek
- ağzından çıkmak
- ağız değişikliği
- ağız değiştirmek
- ağzını dilini bağlamak
- ağız dil vermemek
- ağzı dili kurumak - ağzından düşürmemek
- ağzından girip burnundan çıkmak
- ağzı havada
- ağzını havaya açmak
- ağzını hayıra aç!
- ağzıyla kuş tutmak
- ağzından kaçırmak
- ağzını kapamak
- ağzını kiraya vermek
- ağzının kokusunu çekmek
- ağzı kulağına varmak
- ağzı kulaklarına varmak
- ağız kullanmak
- ağzı kurusun!
- ağzından lâf almak
- ağzı lâf yapıyor
- ağzı lâkırdı yapıyor
- ağzından lokmasını almak
- ağzını öpeyim!
- ağzının payını vermek
- ağzının ölçüsünü vermek
- ağız persengi
- ağzının perhizi yok
- ağız satmak
- ağzını sıkı tutmak
- ağzını pek tutmak
- ağzı sulanmak
- ağzı süt kokuyor
- ağız tadıyla
- ağzının tadıyla
- ağzının tadını almak
- ağzının tadını bilmek
- ağzını tıkamak
- ağzını topla!
- ağzı var dili yok
- ağzı yanmak
- ağız yaymak
- ağzından yel alsın!
- ağzını yoklamak
- bir ağızdan
- hep bir ağızdan IIмоло́зиво -
10 gag
n. tıkaç, ağız tıkacı, ameliyatta ağıza takılan alet, mecliste konuşmaların son bulması, komik söz, güldürücü şey, eğlence————————v. ağzını tıkamak, susturmak, kusturmak, kusacak gibi olmak, öğürmek, komiklik yapmak, espri yapmak* * *1. ağzını tıka (v.) 2. ağız tıkacı (n.)* * *[ɡæɡ] 1. past tense, past participle - gagged; verb1) (to prevent (a person) talking or making a noise, by putting something in or over his mouth: The guards tied up and gagged the prisoners.) ağzını tıkamak2) (to choke and almost be sick.) öğürmek2. noun(something which is put in or over a person's mouth to prevent him talking or making a noise.) tıkaç -
11 ağız
\ağız ağıza konuşmak unter vier Augen sprechenağzı kulaklarına varmak ( fam) von einem Ohr zum anderen strahlenağzından çıkmak ( söz) entfahrenağzından kaçırmak ausplaudern, sich verplappernağzını tutmak den Mund halten; ( sır vermemek) dichthaltenbirinin ağzını aramak [o yoklamak] jdn aushorchenbirinin ağzını burnunu dağıtmak jdm die Fresse polierenbirinin ağzını sulandırmak ( fam) jdm den Mund wässrig machenbirinin ağzını tıkamak ( fam) jdm das Maul stopfen\ağızlara sakız oldu sein Name war in aller Mundeelden ağıza yaşamak von der Hand in den Mund lebenilk \ağızda paranın yarısını ödedi beim ersten Mal zahlte er die Hälfte des Geldesuçurumun ağzında am Rande des Abgrundes -
12 зажимать
sıkıştırmak,kıstırmak; kapamak,tıkamak; susturmak* * *несов.; сов. - зажа́ть1) sıkıştırmak; kıstırmakему́ зажа́ло две́рью па́лец — parmağı kapıya sıkıştı
зажима́ть в тиски́ — mengeneye kıstırmak / sıkıştırmak; перен. kıskaç içine almak
2) ( закрыть) kapa(t)mak, tıkamakзажима́ть (себе́) нос — eliyle burun deliklerini kapatmak
зажа́ть отве́рстие па́льцем — deliği parmakla kapamak
3) перен., разг. susturmakзажима́ть кри́тику — tenkidi susturmak
••зажима́ть рот кому-л. — birinin ağzını tıkamak; birini susturmak
-
13 stopfen
stopfen ['ʃtɔpfən]I vt1) ( Kleidung) yamamak2) ( Loch) gözemek, örerek kapamak;jdm das Maul [o den Mund] \stopfen ( fam) birinin ağzını tıkamak, birini mars etmek, birini söz söylemeyecek duruma getirmek3) (hinein\stopfen) sıkıştırmak (in -e), tıkıştırmak (in -e), tıkmak (in -e);ich habe alles in den Koffer gestopft bavula her şeyi tıktımII vier hat zehn Mäuler zu \stopfen onun evinde on boğaz var3) ( die Verdauung hemmen) tıkamak -
14 quench
v. söndürmek, gidermek, dindirmek, bastırmak, kırmak (umut), su vermek (çelik), sulamak, ağzını tıkamak* * *bastır* * *[kwen ]1) (to drink enough to take away (one's thirst): I had a glass of lemonade to quench my thirst.) gidermek, dindirmek2) (to put out (a fire): The firemen were unable to quench the fire.) söndürmek -
15 knebeln
knebeln v/t <h> -in ağzını tıkamak -
16 knebeln
vt ağzını tıkamak(-in) -
17 Maul
1) ( bei Tieren) ağızjdm das \Maul stopfen birinin ağzını tıkamak, birinin çenesini kapatmak, birini susturmak;halt's \Maul! çeneni tut [o kapa] !;er hat zehn Mäuler zu stopfen onun evinde on boğaz var -
18 Wind
Wind <-(e) s, -e> [vınt] mrüzgâr, yel;bei \Wind und Wetter her havada; ( bei schlechtem Wetter) kötü havada;\Wind und Wetter ausgesetzt sein rüzgâr almak [o tutmak], hava şartlarına maruz kalmak;in den \Wind reden ( fig) havaya konuşmak, boşuna söyleyip durmak, çene yormak;wie der \Wind ( fig) rüzgâr [o yel] gibi;einen \Wind streichen lassen ( vulg) yellenmek, osurmak;wer \Wind sät, wird Sturm ernten ( prov) rüzgâr eken fırtına biçer -
19 gag
agiz tikaci; saka, espri, komik öykü,agzini tikamak; susturmak -
20 ختم
Iخَتَمَ1. tıkamakAnlamı: bir şeyin ağzını kapatmak2. mühürlemek3. damgalamakAnlamı: bir şeyin üzerine damga ile işaret yapmak, damga vurmakIIخَتْم1. bütünlemeAnlamı: tamamlama, ikmal2. kaşeAnlamı: damga, mühür3. mühürAnlamı: damga4. barajAnlamı: akar su üzerinde yapılan bent5. bent
- 1
- 2
См. также в других словарях:
ağzını tıkamak — (birinin) sözünü kesmek, susturmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
tıkamak — e, nsz 1) Bir şeyin ağzını, deliğini, içine konulan veya dışarıdan uygulanan bir nesneyle kapamak Camına vurdular, açtı, Ahmet kızın ağzına bir mendil tıkadı. S. F. Abasıyanık 2) i Yol, su, geçit vb. şeyleri bir engelle işlemez, akmaz, geçilmez… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağız — 1. is. Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü 2. is., ğzı, anat. 1) Yüzde, avurtlarla iki çene arasında, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye ve besinleri içine almaya yarayan boşluk 2) Bu boşluğun dudakları çevrelediği bölümü Küçük bir ağız. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
SAMM — Sağır olmak. * Şişenin ağzını tıkamak. * Katı, sağlam ve sert madde. * Vurmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük